30 Ağustos Zafer Bayramı Basın Açıklaması

Bugün, son Türk devletinin kurulmasına vesile olan, 30 Ağustos 1922 ‘de kazandığımız Büyük Zafer ‘in 100. yılını kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz.

100 yıl önce bugün Türk Milleti, Başkomutan Mustafa Kemal önderliğinde emperyalizmin taşeronu olan Yunan ordusunu bir meydan savaşıyla mağlup etmiş ve sürdürdüğü takip harekatıyla yokluk ve yoksulluk içerisinde, büyük imkansızlıklara rağmen, fakat ümitsizliğe düşmeden 6 aydan önce geçilemez denilen Yunan mevzilerini 3 günde geçmiş, Kütahya-İzmir arasını on günde kat ederek tarihi bir zafer kazanmıştır.

Bu büyük zaferle yeni Türk Devletinin temelleri daha bir sağlam atılmış, Türkün hiçbir zaman bir başkasının boyunduruğu ve buyruğu altında yaşamayacağı, hürriyeti karşısında canı ve malının hiçbir şey ifade etmediği tüm dünyaya gösterilmiş, bu mücadele ve neticesindeki zaferler Türk Ulusunun emparyalizme karşı onur mücadelesi olmuştur. Bu zafer, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimiz sürece, hele konu vatanın bütünlüğüyse, başaramayacağımız hiç bir zorluğun olmadığının göstergesidir. Bu zafer, tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biri olmasının yanında, yalnızca bizim değil; emperyalizmin boyunduruğundaki doğu toplumları için de bir umut olmuş ve tüm mazlum milletlere emperyalizmin de yenilebileceğini göstermiştir. Bu zafer, tüm ezilmiş ulusların, hatta tüm insanlığın, özgürlüğe, kurtuluşa, başı dik ve onuruyla yaşama isteğine örnek olmuş tarihi bir kahramanlıktır.

O gün bizi başarıya ulaştıran kararlılık ve ruh hali haklı bir övünç sebebidir. Gidenler geri dönmeyi düşünmeden gitmişler, Çetmilli Ali Çavuş sekiz yaşında bıraktığı oğlu Mehmet Onbaşıyla 11 yıl sonra Dumlupınar da aynı cephede karşılaşıp, omuz omuza savaşmış, Çakırözlü Şemsi Hanım’ın tarifsiz gayreti, kendini feda eden Gül Nazik ’in o asil tavrı, Nezahat Onbaşı, Halime Çavuş, Gördesli makbule, Çete Emir Ayşe ve adını sayamadığım nicesi bana ne dememişler, Vatan ve inançları uğruna candan ve canandan vazgeçmişlerdir.

Aradan geçen yıllar bazı kendini bilmezlere bu zaferin hangi şartlarda, kime karşı, nasıl kazanıldığını unutturup 30 Ağustos’un halkın tamamı nezdinde çok da önemi olmadığını söyletse de; Türk Milleti varlığını, birliğini, özgürlüğünü bu zafere borçludur ve aziz milletimiz bu zaferin öneminin idraki içindedir.

İnanıyorum ki; Aynı ruhu ve hassasiyeti yakalayıp, muhafaza ettiğimiz sürece aşamayacağımız hiçbir engel ve zorluk yoktur. Bunun içinde; tarihteki başarılarımızı ve bu başarıların arkasındaki ruhu yeniden anlamaya ve yaşatmaya olan ihtiyacımızı gözden kaçırmamalıyız.

Bugün üzerinde özgürce yaşayabildiğimiz, vatan dediğimiz bir toprağımız varsa, bunu Kurtuluş Savaşının Büyük Komutanı Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarına ve canlarını veren aziz şehitlerimize borçlu olduğumuzu unutmadan o asil ruhu tekrar analiz etmemiz gerekmektedir.

Bu vesileyle, Büyük Zaferin yıldönümünde Kütahya Barosu olarak; Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, Kurtuluş Savaşı’nın tüm isimsiz kahramanlarını, kanlarıyla, canlarıyla bu toprakları bize vatan yapan Aziz Şehitlerimizi, ebediyete intikal eden Gazilerimizi rahmet, minnet ve saygı ile anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor ve Zafer Bayramımızı kutluyorum.

Av. Ahmet ATAM

Kütahya Barosu Başkanı